Kudret Yanardağ. Orhan Kemal’in Müfettişler Müfettişi 1 ve Üçkağıtçı (Müfettişler Müfettişi 2) adlı iki kitaptan oluşan roman serisinin baş kahramanı. Bence bir isim ve bu isimle tasvir edilen cismin bu kadar uyduğu karakter azdır. Azdır çünkü adı gibi kerli ferlidir Kudret Yanardağ. Fiyakalıdır, afralı tafralıdır. İster kasabanın şarapçısı olsun, ister katip, ister en yükseğinden bürokrat. Oturuşuyla, kalkışıyla, üstü başı ve sarı rugan ayakkabılarıyla ve hepsinden evvel bakışlarıyla adamı oturduğu yere mıhlar cinstendir.

Kudret Yanardağ’ın bütün sermayesi boyu bosu, eni boyu kalıbıdır belki ama bunun paraya tahvil edilmesi de başlı başına bir mesele, apayrı bir hünerdir. Bu öyle her babayiğidin harcı da değildir. Halefi Orhan Bomba da enine boyuna kalıplıdır mesela. Ama bir Kudret asla değildir. Çünkü Kudret’in Allah vergisi bir fiyakası, alımı çalımı, eh elbette oyunculuğu vardır. Hem muhatabını en zayıf noktasından yakalamıştır o. Şifreyi çözmüştür. Azametli kalıbında vücut bulan “güç”tür kilidi açan. Çünkü herkes bir düzen tutturmuştur ve bu düzende vardır herkesin irili ufaklı günahları. Ve maazallah müfettişler müfettişinin tepenize binmesi, düzeninizi yerle yeksan etmesi.. olur mu olur bir durumdur.

Kudret kudretlidir, kurnazdır, hergeledir, yerine göre zalimdir ama bütün bunlara rağmen ona kızamazsınız. Anacığına olan aşkına, onunla hayalini kurduğu ama hiçbir zaman gerçekleşmeyecek mutlu mesut ve artık dürüst yaşayacağı küçük dünyasına, karısı ve çocuklarının gözündeki parya hallerine üzülecek; gizli gizli ondan yana taraf tuttuğunuzu farkedeceksiniz. Bu da Orhan Kemal’in romanı elinizden düşürmeyin diye kurguladığı muhteşem bir örgü muhtemelen.

Zaten romandaki karakterler biraz da Yunus’un “bir ben vardır bende, benden içeri” ifadesindeki gibiler. Önce karakteri ağızlarından çıkanlarla, kafalarından geçenlerle tanıyor, tartıp biçip kafanızda bir yere yerleştiriyorsunuz. “İyi” ya da “kötü” gibi. Sonra Orhan Kemal arada bir yerlerde iki satır bilgi kırıntısı veriveriyor karakter hakkında ve kafanızdaki iyi de kötü de siyah beyaz kesin ayrımından çıkıyor. Her siyahın biraz beyaz her beyazın biraz siyah barındırdığını farkediyor, muhasebenizi yeni baştan yapıyorsunuz. Uçlardan ortalara gelmek biraz da böyle bir şey zaten. Grinin tonları aslında hayatımızdaki çok şey. Çünkü bir zaman sonra Kudret’in eli maşalı, bencil ve zalim karısı Şehvar’ın neden böyle olduğunu, hatta ona hak verecek kadar anlayabiliyorsunuz. Bu İdris, Deve, Nefise, İfakat Dürdane için de böyle. Ya da mesela romanın dinamosu arabacı Kel Mıstık’ın jurnalciliğine ya da ayaklı gazeteciliğine hak vermeseniz de, onu buna sevkeden eksikliği haniye anlayabiliyorunuz. Aslında hepimizde en çok olan ama en çok esirgediğimiz ve bizden en çok esirgenen şeyin eksikliğidir bu: ilaç niyetine de olsa az biraz sevgi ve az biraz ilgi.

Son bir not 1: Kudret ikinci kitapta elindeki gücün çok daha büyük kapılar açabileceğini farkeder ve alır yürür. Kudret parlak ikbaline yürüyedursun, bu kitabın kıyısında köşesinde en az Kudret kadar kudretli gizli bir başka kahraman daha vardır. Kudret nasıl kurgu bir karakter ama aslında çok gerçekse, o tam aksidir. Çok gerçek gibidir ama esas kurgu karakter kendisidir. İdeale yakındır çünkü. O yüzden de ikinci kitabın sonlarına doğru belki yarım bilemediniz bir iki sayfada görünür ve kaybolur. Kudret’in vicdanı olur; akla geldikçe yüz buruşturulur ve hemencecik unutulmaya terkedilir.

Son bir not 2: Orhan Kemal yalın Türkçesiyle ana kahramanını o kadar ete kemiğe büründürmüş ki, satırlar ilerledikçe kafanızda ister istemez bir Kudret Yanardağ figürü beliriyor. Benim kafamda da usta oyuncu Renan Bilek belirdi hemen. Kitap filme çekilse ya da bir kez daha sahneye konsa, müfettişler müfettişi beyefendinin hakkını en iyi verenlerden biri Renan Bilek olurdu kuşkusuz.

https://1000kitap.com/gonderi/46445369