Malum geçtiğimiz ay içerisinde derecelendirme kuruluşu Fitch, bir taraftan bankalarımızın kur artışına bağlı yüksek fonlama maliyetlerine, diğer taraftan yeni kredilerde olası yavaşlamaya ve nihayet mevcut kredilerin geri ödenmesinde muhtemel problemlere dikkat çekmek suretiyle, 24 bankamızın kredi notunu düşürdü.

Nitekim fonlama maliyeti açısından; örneğin sene başında 154 olan 5 yıllık kredi risk primimizin (CDS-Credit Default Swaps), bu yazıyı kaleme alırken 370’i göstermesi bize bir fikir veriyor. Yine mukayese açısından, Türkiye CDS’i 370 seviyesindeyken, örneğin aynı anda Almanya’nın CDS’i 10, Fransa ve Japonya’nın 25, İspanya’nın 66, Portekiz’in 99, Rusya’nın 156 ve Brezilya’nın 217 olarak gerçekleşmiş. Yani sonuçta, borcunuzu ödeyememe riskiniz ne kadar yüksekse, size verilecek paranın faizi de o kadar yüksek oluyor.

Yine kredilerde yavaşlamaya bir işaret olması açısından, sene başından bu yana bankaların gerçek ve tüzel kişilere kullandırdığı kredilerin ortalama büyüme oranı (bankaların birbirlerine açtığı krediler hariç), ilk beş ay için yüzde 2,2’yken; bu oran altıncı ayda bir önceki aya göre sadece binde 6 büyümüş. Yani, sadece 2018 yılı ilk altı aydaki kredi gelişimi dikkate alındığında; ciddi bir daralma başlamış gibi görünüyor. Tabi trendi görmek için yılın ikinci yarısını birlikte yaşayıp idrak edeceğiz.

Ancak bir daralma yaşanması tabi sürpriz olmayacak. Keza toplam kredilerin yüzde 77’sini oluşturan ticari kredilerde ortalama faiz oranı yüzde 25’lere; yine tüketici kredileri ve kredi kartı faiz oranları yüzde 30’lara dayanmışken; ne kredi kullanmak ne de kullandırmak, normal şartlar altında çok rasyonel bir hareket olarak değerlendirilmemektedir. Öte taraftan, böylesine yüksek faiz oranlarından kredi kullanmak yine de söz konusuysa; bu muhtemelen vadesi gelen ve ticari faaliyetle ödenemeyen borcun daha yüksek maliyetle ötelenmesi çabasıdır . Bu da işte hem finans hem reel sektör açısından en çok endişe edilen aşamadır.

Nitekim, derecelendirme kuruluşunun da esas itibariyle işaret ettiği risk buradadır. Rapora göre, halihazırda yüzde 2,9 ile tolere edilebilir seviyelerde seyreden sorunlu kredilerden ziyade; özellikle büyük ölçekli bankalarda yakın takipte izlenen (sorunlu kredilere dönüşme riski en yüksek) kredi oranının yüzde 8’ler civarında olması önemli bir göstergedir. Yine, başta enerji ve inşaat sektörlerine kullandırılan ağırlıklı yabancı para kredilerle, çok yüksek tutarlı kredi borcu olan tekil müşterilerinin varlığı (konsantrasyon riski) özellikle dikkat çekmektedir.

Sonuç olarak, bankalarımız hem risk yönetim yeteneği hem sermaye yapısı açısından en güçlü kuruluşlarımızın başında gelmektedir. Yine bankalarımız, iç ve dış kaynaklı gözetim ve denetimin en üst seviyede olduğu müesseselerdir. Ancak, kredi riskinin sadece bankaların değil genel anlamda bütün ekonominin en temel risklerinden birisi olduğu; dolayısıyla banka aktiflerindeki bozulmanın tüm ekonomiyi olumsuz etkileyeceği; ve nihayet olası bir kırılmanın tam da buradan başlayabileceği unutulmamalıdır.

https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/dr-mithat-bulent-ozmen/insaat-icin-cikis-yolu